Hâlâ gece. Karanlık. Sıcak.
Fırlayıp kalkıyor yatağından, dirseğiyle yastığa dayanıyor. Gece lambasını
açıyor, başı dönmekte, az biraz midesi bulanıyor, ama iyice uyandı. Mutfağa
doğru yeltenmekte. Yok-dur. Lambaya yaslanmış bir kâğıt parçası var şurada: “
Yola koyulsam daha iyi olacak diye düşündüm sonunda” yazılı…
Balkona
çıktı; manzarayla beraber sanki zihnindeki ahenk de bozuldu, bir sıkıntı
hisseder gibi oldu. Şafağın titreyip, gecenin duraksadığı o tereddüt anı,
tabir-i caizse terazinin kefesine sadece bir tüy konacak olsa muvazenenin
kaybolacağı o an işte!
Anlaşılmaz
bir ihtiyardı; uzun sakalı, şiirleri, muammaları ile bütün arzularının tatmin
edildiği bir âlemde sakin sakin; adeta bir gemi gibi seyrederek geçip
gidiyordu. Sanki artık itiyat haline gelen ve zamanla kişinin kendi öz
tecrübesiymiş gibi zihninde yer edinip kalan o akıntılardan birine kapılmıştı…
İçine
hapsettikleri gittikçe daha karmaşık görünüyordu. Çok fazla insan vardı. Ve ilk
defa onları bireyler olarak düşündü. Her birinin kendi hikâyesi vardı. Onların
yaşamlarını hayal etmeye çalıştı. Pencerenin arkasındaki adam, satırını
kaburgalara vuruyordu. Sıkılmış mıydı? Yoksa ete gaddarca saldırarak öfkesini
mi gizliyordu? Köşe başında duvara yaslanmış kız terlemişti ve
yelpazeleniyordu. Neden evinin rahatı yerine burada böyle dikiliyordu? Ne
bekliyordu?
Velhasıl-ı
kelam hafızasında herşey karanlık olsa da, resim son derece parlaktı. Peki, ama
ne diye böyle durup durup bunu tekrarlıyordu sanki? İçinde doğmayan bir his
doğsun diye ikide bir bu uğraş nedendi? Bu his onda kurumuş, kavrulmuş ve
tükenmişti.
Arasıra
oraya buraya dokunup geçen hafif bir rüzgâr vardı ama hava o kadar güzeldi ki
gök ile derya birleşmişti; yelkenler semaya takılmış yahut da bulutlar suya
düşmüş gibi duruyordu. Ve o engine doğru bakarak öyle bir bağırdı ki: “Şimdi
neredeler”!
Bir
başına kalmıştı, bomboş… Duraksayan ama hedefini şaşmayan adımlarla, köşedeki
küçük taburesine yöneldi. Büyük bir iç huzuruyla kendi kendine tebessüm ediyor.
Evet, çılgınım, diye düşünüyor. Bu da benim sır-ı kuvvetim! Yakında daha da
çılgınlaşacağım, diye meydan okuyor beynine.
Sabahın
ilk ışıklarıyla beraber uyuyakalıyor, dudaklarında hâlâ bir gülümseme…
Emir
Yakamoz
12.07.2013,
15.09
0 yorum:
Yorum Gönder